21 Eylül 2021

Son İstanbul Gezisi

Birlik ve beraberliğe en ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde ne güzel şeyler yaşıdık yahu istanbulda. Geçen hafta hep güzel anılarımız arasında kalsın.

02 Haziran 2021

Tohuma Bile Benzemeyen Bir Çalı Parçasının Büyüme Süreci Kadar Karmaşık Bir Yazı



Şu yaşıma kadar bir iki ufak heves ve yoğurt kabında fasulye filizlendirme dışında çiçek yetiştirmedim. Evimizin bir odası çiçeklerle dolu olmasına rağmen çiçekleri sulamayı bile çok sevmedim. Bu sene pandemi etkisinden olsa gerek saksı ve toprak aldım. Neredeyse bir sene kadar boşta durdular. Aklımda pizza yaparken üstüne koymak için büyük yapraklı fesleğen dikmek vardı. 2 ay kadar tohum aradım, çok istekli olmadığım için neden sonra internette satılabileceği aklıma geldi ve sipariş verdim. Ancak siparişim “tam” kapanma dönemine denk geldiğinden olacak ki gelmedi ve iptal edildi. Sonra bir zincir markette buldum ve aldım. Hevesle ektim. Şu an yeşil ve uzun filizlerim var, fesleğene benzemiyorlar ama ne çıkarsa razıyım şimdilik. 

Anlatmak istediğim bu değil ama bazı hikayeler dağınık anlatılmalı. Başı sonu belli olmamalı. İnandırıcı olması için enteresan değil dağınık ve karmaşık olması gerekiyormuş. Dağınık ve karmaşık şeylerde inandırıcılık aranmaz, enteresan şeylerde aranır. Kötü aktarımlar mı gerçeğe daha yakın oluyor abartılar mı bilmiyorum. Akademik bir mesele sanırım bu. Tarihçilerin tartışması gereken pek çok şeyden biri gibi duruyor. 


Son görüştüğümüzde üzerindeki bir bitki kırıntısını alıp masanın üstüne koydu. Bir yandan da bir şeyler anlatıyordu. Gözüm takıldı. “Bu tohum aslında al ekersin” dedi. “Nasıl tohum ya o” dedim. “Bildiğin çiçek tohumu ek bak” dedi. Belirsiz bir gelecekte ekmek üzere sakladım. Saklama konusunda üstüme yoktur. Bazen kendimi bile şaşırtacak şeyler sakladığım oluyor. Birisine duyduğum nefret ve sevgi de buna dahil. 


Yaşanmışlıklar anlattığında ya da yazdığında değişiyor ister istemez. Estetize ediliyor çoğunlukla bazen de kötü aktarılıyor. Estetize der demez aklına Benjamin gelenlere kötü haber. Konumuz faşist bir dönemde geçiyor ama faşizmin kendisi değil. İçinde bulunduğumuz günler ile umudun yeşermesi arasında bir bağlantı kurmuyorum. Kurulabilirdi ama olaylar öyle gelişmedi. 


Bitkiler çabuk büyür sanıyordum. Çabuk dediğim üç ay mesela. Tohumu ekersin, üç ay sonra meyvesini yersin, açan çiçeğini görürsün. Ancak öyle değilmiş filizlenme işleri. Uyum, karar verme, hareket etme, ne olduğunu anlama gibi süreçler zaman isteyen şeyler bitkiler için. Bakalım yarın da güneş doğacak mı, öbürü gün de toprak nemli olur mu, köklerim bu kaba sığar mı gibi varoluşsal problemleri var anladığım kadarıyla. Yaşlandıkça sarı çiçeğe bakıp Allah’ı görenleri daha az anlamaya başlıyorum sanırım. Halbuki düpedüz adaptasyon. Gelecek metafizik değil ancak tohumun nasıl bir şey olacağını bilmiyorum. Ancak bir sabah beni şaşırtacak bir şeyin camın önünde açacağını ümit ediyorum.

08 Mayıs 2021

Yorulduk be Hüseyin

Hep aynı masada çalışmak, tüm günü aynı masada geçirmek yordu be Hüseyin. Önceden bir tür "ev duygusu" gibi bir şey vardı, eve girince konfor ve rahatlık hissederdik; şimdi evden hiç çıkamıyoruz, o duyguyu da yitirdik. Evden çalışmak yasaklansın.

11 Nisan 2021

Umduğum gibi

Umduğum gibi olmadı. Mezar taşıma yazılabilecek netlikte, son iki yılımı açıklayan bir cümle. Marstan gelen fotoğraflara baktığımda da aynı duyguyu hissediyorum. Bir çakallık yapıp umduğum gibi olmamasını umuyorum, yine aklım karışıyor.

Buraya bir şeyler yazmaya başlamadan önce başka bir yere bir şeyler yazmayı düşünmüştüm. Sonuçta istediğim yere istediğim şeyleri yazmıyor oluşum, bir yerde bir şeyler yazıyor olduğum gerçeğini değiştirmez. Bu oluşlar hakkında daha fazla yazılabilirdim ancak ontolojik bazı polemiklere girmek istemiyorum. 


Umarım 4000 yıl sonra konu bulmakta zorluk çeken genç bir sosyal bilimci yukarıdaki fotoğrafla ilgili bir araştırma yapmaya çalışır da 'ne yazmış ya bu değişik dur diğer yazdıklarına da bakayım' deyip, sonra o dönemin blog benzeri şeysi neyse oraya girip bir şeyler karalar umarım. Bakın sayın araştırmacı bu bir beddua değil. Baya bir temenni. Yani bunda ne kötülük var. Bu kadar acele etmeyin, yavaş yavaş yazarsınız. 

Beni yakından tanıyan arkadaşlarım tıpkı yukarıdaki gibi (ikinci kez yukarıdan bahsettiğimin farkındayım, kısa da olsa bir tarih bilinci yaratmaya çalışıyorum) konudan konuya geçtiğimi söyler. Halbuki şeyler arasında ilişki kurmak, cümleyi kuran kadar cümleyi anlamaya çalışanın da sorumluluğundadır. Değilse Ulysses asla Türkçeye çevrilmezdi. 

İnternet Mahir'in "Kiss me"sinin buralara kadar geleceğini kimse tahmin edemezdi değil mi. Neyse, Zizek'in -Z'lerin üstünde şapka var- de dediği gibi: "Tünelin ucunda görünen ışık, üzerine gelen trenin farı olabilir!"

04 Nisan 2021

Direksiyon sınavı

Son yıllarda girdiğim hiçbir sınavda, buna KPSS gibi hayatımı tamamen değiştiren sınavlar da dahil, hiç bu kadar heyecanlanmamıştım. Sınav komisyonunun kasıtlı olarak sınav boyunca stres pompalaması, sürekli laf sokmaları, kendi içlerinde yaşadıkları kararsızlıklar yüzünden bana hata yaptırmaları (biri diyor ki önümüzdeki park yerine gir, öbürü diyor yok yok ileridekine gir, ileridekilerden hangisine gireyim diyorum, şuna gir diyor, şu hangisi a*, gir işte hocam diyor, gibi), falan derken sonuç olarak bir şekilde güç bela sınavı tamamladım.

Hava da çok esiyordu ha. Saat 12:00'den 16:30'a kadar tamamen rüzgar alan açık bir arazide sınav saatimi bekledim. Yediğim rüzgarın haddi hesabı yok. Kars'taki en soğuk günümdü.

Ne fırtınaydı be.

02 Nisan 2021

Migros'a giderken

 Markete gidiyordum, zeytin, süt, domates falan alacaktım. Bomboş bir kafayla yürüyordum.

Sonra taa sene başındaki hedefim aklıma geldi: Her gün, istisnasız her gün, gün sonunda mutlaka kendine bir şeyler katmış halde yatağa gireceksin. Yeni bir bilgi, yeni bir alışkanlık, yeni bir hobi, yeni bir arkadaş, yeni bir web sitesi, yeni bir şarkı, yeni bir ilgi alanı... Sığır gibi yaşamayacaksın, kendini her geçen gün bir adım ileri atacaksın.

Epeydir işle ilgili yoğunluktan ötürü bu hedeften uzaklaşmıştım. Tekrar gaza geldim. Buraya da yazayım da bir bağlayıcılığı olsun.

Tabelamı asıp gidiyorum. Haklı:





29 Mart 2021

Blog açmak, eve kapanmak

 



Bizim oralarda çok kötü bir şey olduğunda “ayy kapandık!” denir. “Kapandık, ne yapacağız.” Bugün yine ülkece kapandık. Sanırım bu kapanma durumu çok kötü olmadığından “kısmi kapanma” deniyor. İster istemez insanın aklına “aç kapa aç kapa artema” sloganı da geliyor. Tabi düşünce bu, durdurulamıyor. Süveyş kanalının bir gemi tarafından kapanması durur mı, o da hemen akla geliyor. Ortamda korona gündemi olunca her türlü kapanma bir anda gündem oluyor. Alında korona benim arkadaşım olsa ona sessizce, abiazdahamışeyetsek derim. O da bana efendim der. Ben de ona yok bir şey derim. O da söyle söyle tamam kızmayacağım der. Tamam abi söyleyeceğim ama seni yargılamıyorum sadece soru soruyorum desem. O da tamam ya söyle dedim ya işte dese. Ben de hafifçe sesimi yükselterek: abi biraz abartmadın mı sence, desem. O da bana: benlik bir durum yok aslanım, dese ve bir anlam çıkarmamı beklemek için uzaklara (duvara doğru) derin derin baksa. Tamam kanka senli bir şey yok biliyorum tamam, dışarıdan bir şey mi söylesek, desem. Abi ne söyleyeceğiz ki Erzincan’dayız dese. 

Son İstanbul Gezisi

Birlik ve beraberliğe en ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde ne güzel şeyler yaşıdık yahu istanbulda. Geçen hafta hep güzel anılarımız arasında k...