02 Haziran 2021

Tohuma Bile Benzemeyen Bir Çalı Parçasının Büyüme Süreci Kadar Karmaşık Bir Yazı



Şu yaşıma kadar bir iki ufak heves ve yoğurt kabında fasulye filizlendirme dışında çiçek yetiştirmedim. Evimizin bir odası çiçeklerle dolu olmasına rağmen çiçekleri sulamayı bile çok sevmedim. Bu sene pandemi etkisinden olsa gerek saksı ve toprak aldım. Neredeyse bir sene kadar boşta durdular. Aklımda pizza yaparken üstüne koymak için büyük yapraklı fesleğen dikmek vardı. 2 ay kadar tohum aradım, çok istekli olmadığım için neden sonra internette satılabileceği aklıma geldi ve sipariş verdim. Ancak siparişim “tam” kapanma dönemine denk geldiğinden olacak ki gelmedi ve iptal edildi. Sonra bir zincir markette buldum ve aldım. Hevesle ektim. Şu an yeşil ve uzun filizlerim var, fesleğene benzemiyorlar ama ne çıkarsa razıyım şimdilik. 

Anlatmak istediğim bu değil ama bazı hikayeler dağınık anlatılmalı. Başı sonu belli olmamalı. İnandırıcı olması için enteresan değil dağınık ve karmaşık olması gerekiyormuş. Dağınık ve karmaşık şeylerde inandırıcılık aranmaz, enteresan şeylerde aranır. Kötü aktarımlar mı gerçeğe daha yakın oluyor abartılar mı bilmiyorum. Akademik bir mesele sanırım bu. Tarihçilerin tartışması gereken pek çok şeyden biri gibi duruyor. 


Son görüştüğümüzde üzerindeki bir bitki kırıntısını alıp masanın üstüne koydu. Bir yandan da bir şeyler anlatıyordu. Gözüm takıldı. “Bu tohum aslında al ekersin” dedi. “Nasıl tohum ya o” dedim. “Bildiğin çiçek tohumu ek bak” dedi. Belirsiz bir gelecekte ekmek üzere sakladım. Saklama konusunda üstüme yoktur. Bazen kendimi bile şaşırtacak şeyler sakladığım oluyor. Birisine duyduğum nefret ve sevgi de buna dahil. 


Yaşanmışlıklar anlattığında ya da yazdığında değişiyor ister istemez. Estetize ediliyor çoğunlukla bazen de kötü aktarılıyor. Estetize der demez aklına Benjamin gelenlere kötü haber. Konumuz faşist bir dönemde geçiyor ama faşizmin kendisi değil. İçinde bulunduğumuz günler ile umudun yeşermesi arasında bir bağlantı kurmuyorum. Kurulabilirdi ama olaylar öyle gelişmedi. 


Bitkiler çabuk büyür sanıyordum. Çabuk dediğim üç ay mesela. Tohumu ekersin, üç ay sonra meyvesini yersin, açan çiçeğini görürsün. Ancak öyle değilmiş filizlenme işleri. Uyum, karar verme, hareket etme, ne olduğunu anlama gibi süreçler zaman isteyen şeyler bitkiler için. Bakalım yarın da güneş doğacak mı, öbürü gün de toprak nemli olur mu, köklerim bu kaba sığar mı gibi varoluşsal problemleri var anladığım kadarıyla. Yaşlandıkça sarı çiçeğe bakıp Allah’ı görenleri daha az anlamaya başlıyorum sanırım. Halbuki düpedüz adaptasyon. Gelecek metafizik değil ancak tohumun nasıl bir şey olacağını bilmiyorum. Ancak bir sabah beni şaşırtacak bir şeyin camın önünde açacağını ümit ediyorum.

Son İstanbul Gezisi

Birlik ve beraberliğe en ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde ne güzel şeyler yaşıdık yahu istanbulda. Geçen hafta hep güzel anılarımız arasında k...